Son günlerde Ortadoğu’nun nabzını tutan tartışmalı olaylardan biri, İsrailli İç Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı baskın oldu. Bu hamle, sadece Filistinli Müslümanlar arasında değil, dünya genelinde de büyük tepkilere yol açtı. Mescid-i Aksa, hem dini hem de tarihi anlamda önemli bir merkez olduğu için, buraya yapılan ziyaretler farklı siyasi ve sosyal boyutlar bulur. Peki, Ben Gvir’in bu ziyaretinin arka planı ne? Bu tür baskınlar neden bu kadar tartışmalı? İşte detaylar.
Itamar Ben Gvir, İsrail siyasi sahnesinde son yıllarda öne çıkan figürlerden biri oldu. Sağcı bir politikacı olarak, özellikle Filistin topraklarındaki Müslümanların haklarına karşı sert tutumları ile bilinir. Son yaptığı açıklamalarda, Mescid-i Aksa’nın İsrail’in egemenliği altında olduğunu ileri sürerek bu ziyaretin gerekçelerini de ortaya koydu. Ancak, Mescid-i Aksa, Müslümanlar için üçüncü en kutsal mekan olmasının yanı sıra, Yahudiler için de önemli bir tarihi konuma sahiptir. Bu durum, bölgedeki gerilimi daha da artıran bir etken olarak öne çıkıyor.
Ben Gvir’in Aksa’ya gerçekleştirdiği bu baskın, kapsamlı bir siyasi stratejinin parçası olarak değerlendirilebilir. İç politikada destek bulmak için, İslami sembollere yönelik saldırgan tutumların sergilenmesi, radikal sağcı seçmen kitlesini harekete geçirmeyi hedefliyor. Ancak bu tür hamlelerin, Filistin ve İsrail arasındaki barış müzakerelerine olan olumsuz etkileri göz ardı edilemez. Uluslararası kamuoyunun dikkatini üzerine çeken bu baskının, uluslararası hukuka da aykırı olduğu birçok uzmanın yorumlarında dile getiriliyor.
Ben Gvir’in Mescid-i Aksa’ya düzenlediği baskın, Filistinlilerin yanı sıra pek çok uluslararası örgüt ve ülke tarafından sert bir dille kınandı. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı, bu tür eylemlerin barış süreçlerine ciddi şekilde zarar verdiğini açıkladı. Yerel halk, olayın hemen ardından protestolar düzenleyerek, Mescid-i Aksa’nın kutsallığına sahip çıkacaklarını dile getirdiler. Filistinli liderler, bu tür baskınların sürekli hale gelmesi durumunda, bölgedeki çatışmaların daha da alevleneceği konusunda uyarılarda bulundu.
Protestoların yanı sıra, sosyal medya platformlarında da bu olayla ilgili geniş bir tartışma ortamı oluştu. #SaveAlAqsa ve #BenGvirTepkisi gibi hashtag’ler ile kullanıcılar, bu baskını protesto etme ve Mescid-i Aksa’nın durumu hakkında farkındalık oluşturma çabasına girdi. Sosyal medya üzerindeki bu tepki, geleneksel medya tarafından da büyük bir ilgiyle ele alındı ve neticede olayın uluslararası gündemde daha fazla yer bulmasına neden oldu.
Mescid-i Aksa üzerinde gerçekleştirilen bu tür eylemler, sadece yerel bir çatışma olmaktan öte, uluslararası barış ve güvenlik açısından da ciddi bir tehdit unsuru olarak değerlendirilmekte. Bu durum, uluslararası aktörlerin nasıl bir tutum sergileyeceği konusunda merak uyandırıyor. Gelecek süreçte, bu tür olayların daha sık yaşanıp yaşanmayacağı ve bunun barış süreçlerine ne gibi etki edeceği, tüm dünyanın dikkatle izleyeceği bir konu olmaya devam edecek.