Son zamanların en çok konuşulan davalarından biri olan Duygu cinayeti, katilin kan donduran itiraflarıyla yeni bir boyut kazandı. Duygu Altın, geçtiğimiz yıl hayatını kaybettiğinde, olay Türkiye genelinde büyük yankı uyandırmıştı. Genç kızın ölümü ardından başlatılan soruşturma, muhalefet partilerinin de dikkatini çekmiş, birçok kişi cinayet soruşturmasını ve güvenlik güçlerinin tutumunu sorgulamıştı. Duygu'nun katili olarak tutuklanan A.Al’ın yargılanma süreci, artık sadece bir cinayet davası olmanın ötesine geçti.
Duygu Altın, 23 yaşında hayatını kaybettiğinde, ailesi ve arkadaşları büyük bir şok yaşadı. Genç kızın cansız bedeni, ormanlık bir alanda bulundu ve olayın ardından A. Al, cinayetle suçlandı. Olayın ardından başlatılan resmi soruşturma süreçleri, Türkiye’nin dört bir yanından gelen destek ve dayanışma ile tüm gözleri üzerine çekti. Duygu’nun ailesi, katilin en ağır şekilde cezalandırılmasını talep ederken, kalabalık bir destek grubu, duruşma günlerinde mahkeme önünde toplandı. Duygu’nun cinayeti, toplumda kadına yönelik şiddet ve güvenlik sorunlarını da bir kez daha gündeme getirdi.
Mahkeme sürecinin ilerlemesiyle, katil A. Al’ın itirafları, tüm dinleyicileri ürpertti. A. Al, verdiği ifadelerde, cinayeti işleyişine dair kan donduran detaylar paylaştı. Genç kıza yönelik motivasyonu, ilişkileri ve o an içindeki ruh haline dair anlatımları birçok kişi tarafından şokla karşılandı. “Onunla konuşmak istedim, ama konuştuktan sonra bir daha geri dönemedim,” diyerek birçok kişiyi derinden etkileyen duygusal tahliller yaptı. Katilin mahkemede yaşadığı duygusal çöküş ve itirafları, cinayet davasını daha da karmaşık bir hale getirdi. A. Al’ın cinayeti işleme biçimi ve sonrasındaki davranışları, savcılar tarafından ağırlaştırılmış müebbet hapsinin istenmesine neden oldu. Duygu Altın’ın ailesi, yaşadıkları acının karşılığında adaletin bir an evvel yerini bulmasını umuyor. Adalet arayışında, her duruşma günü adliye önünde bekleyen kalabalıklar, Duygu’nun anısına sahip çıkmaya devam ediyor.
Son olarak, Duygu Altın davası, toplumda kadına yönelik şiddeti, adalet sisteminin işleyişini ve bireylerin anayasa ve hukuk tarafından sağlanan güvenliğin görünürlüğünü yeniden sorgulamaya yol açtı. Henüz tam anlamıyla kapanmayan bu dava, Türkiye’deki kadın cinayetleri ve şiddetle mücadele konularında yeni tartışmaları da beraberinde getiriyor. Gerçeklerin peşinden koşan bir toplum, Duygu Altın’ın anısını yaşatmak için birleşiyor. Gelecekte benzer durumların yaşanmaması için gerekli adımların atılması ve herkesin sesinin duyulması gerektiği gerçeği ise bir kez daha gözler önüne seriliyor.